15 Temmuz 2016 Cuma

TÜM YÖNLERİYLE VERGİ İNCELEMESİ- VERGİ İNCELEME RAPORU - VERGİ VE CEZA İHBARNAMELERİ

TÜM YÖNLERİYLE VERGİ İNCELEMESİ

Türk vergi sisteminde elde edilen gelir ya da kazancın mükellef tarafından beyan edilmesi esası geçerlidir. Bu durum beraberinde, mükellef beyanlarının doğruluğunun tespit edilmesini getirmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun 134’üncü maddesinde, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu belirtilmiştir. Buna göre bu işlem, mükellefin ödediği verginin defter, hesap, kayıt ve belgeler ile gerekli olduğunda yapılacak fiili envanter ve araştırmalardan elde edilecek bulguların uygunluğunun incelenmesi ve doğruluğunun saptanmasıdır.

Diğer taraftan vergi incelemesinin mükellefin gelirini doğru beyan etmesi sürecinde öğretici olma özelliği de vardır. Bu nedenle vergi inceleme sürecinin tam olarak bilinmesi, sağlıklı bir vergi incelemesi için mükellef ile gelir idaresi arasındaki iletişimi arttıracaktır.

Bu yazıda mükelleflerin hangi durumlarda vergi incelemesine tabi olacakları, kimlerin vergi incelemesine yetkili olduğu, vergi inceleme türleri, vergi incelemesinin sonuçları, vergi incelemesi sonucunda mükelleflerin kullanabileceği haklar ve aramalı incelemeye ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

Bahse konu bir vergi inceleme sürecine tabi olup hakkınızda vergi inceleme raporu ve bu rapora bağlı olarak vergi ceza ihbarnamelerine muhatap olduysanız söz konusu belgelerin tarafınıza tebliğ tarihinden itibaren kullanmanız gerekene yasal haklar için 30 günlük bir süreniz başlamış demektir. Konu hakkında daha detaylı bilgi için lütfen bizimle irtibata geçiniz. 

(arzmalimusavirlik@gmail.com)

Vergi İncelemesi Nedir? Ne Zaman Yapılır?

Vergi incelemesinin amacı, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Vergi incelemesi gerekli olduğunda yapılacak fiili envanter, yoklama veya arama sonucu ele geçirilecek defter ve belgeler ile araştırma sonucu elde edilecek bilgi ve bulgular da dahil olmak üzere, mükellefin defter, belge, hesap ve kayıtlarının incelenmesi suretiyle mükellef tarafından ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun saptanmasıdır.

Vergi incelemesi, içinde bulunulan yılı da kapsamak üzere, takip eden yılbaşından başlayarak 5 yıl içinde önceden size bildirilmeksizin her zaman yapılabilir.

Kimler Vergi İncelemesine Yetkilidir?

Vergi incelemesine;

► Vergi Müfettişleri ve yardımcıları
Vergi dairesi müdürleri
► Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar

yetkilidir.

Yukarıda sayılanlar dışında hiçbir kişinin vergi inceleme yapma yetkisi bulunmamakta olup, inceleme başlamadan önce ilk temasta inceleme elemanlarının kimliklerini size göstermeleri ise yasal bir zorunluluktur.

Kimler Vergi İncelemesine Tabidir?

Vergi Usul Kanunu’na veya diğer kanunlara göre;

- Defter ve hesap tutmak,
- Evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek, mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişiler

vergi incelemesine tabidir.

Neden Vergi İncelemesine Tabi Tutulmuş Olabilirsiniz?

Vergi beyannameleri ve ekleri üzerinde ve/veya harici bilgilere dayanılarak yapılan risk analizi sonuçlarına göre veya belirli vergi konularına yönelik olarak düzenlenen görüş ve önerme raporlarına dayanılarak ya da yapılan bir ihbar sonucu vergi incelemesine alınmış olabilirsiniz.

Öte yandan bir başka mükellef nezdinde inceleme yapılırken bu mükellefle ilgili olarak sizden de defter ve belgelerinizi ibraz etmeniz istenebileceği gibi sizden bazı bilgiler de talep edilebilir. Uygulamada karşıt inceleme olarak tanımlanan bu durum bir vergi incelemesi olmayıp, sadece vergi incelemesi yapılan mükellefin kayıtlarının doğruluğunun teyidi için yapılan bir araştırmadır.

Karşıt incelemeye tabi tutulmuş olmanız vergi incelemesine tabi tutulduğunuz anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, karşıt inceleme sırasında sizin hesap, defter ve belgelerinizde yasaya aykırılık tespit edilmesi halinde, sizin de vergi incelemesine alınmanız söz konusu olabilir.

Uygulamada Hangi Tür İncelemelerle Karşılaşabilirsiniz?

-Tam İnceleme: Mükelleflerin her türlü iş ve işlemlerini tüm matrah unsurlarını kapsayacak şekilde ve mükellefin tabi olduğu vergiler karşısındaki durumunu, bir veya birden fazla vergilendirme dönemi itibariyle tespit etmeye yönelik olarak yapılan incelemelerdir

-Kısa İnceleme: Vergi matrahını oluşturan unsurlardan bir veya birkaçını belirli bir yönüyle kapsamaya yönelik olarak yapılan incelemelerdir.

-Karşıt İnceleme: Yürütülmekte olan vergi incelemeleri sırasında gerek duyulan belli konularda başka mükellefler nezdinde yapılan incelemelerdir

Vergi İncelemesi Nasıl Başlar? Nerede Yapılır?

Her vergi incelemesi, inceleme elemanının görev yaptığı birimde yetkililer tarafından düzenlenen incelemeye ilişkin görevlendirme yazısıyla başlar.

Vergi incelemeleri kural olarak incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zorunlu sebeplerle incelemenin iş yerinde yapılmasının imkansızlığı veya mükellef ve vergi sorumlularının istemesi ve bunun inceleme elemanınca uygun görülmesi durumunda, inceleme dairede de yapılabilir. Bu takdirde inceleme elemanı belirli bir gün ve saati içeren bir yazısı ile sizi daireye davet eder.

Aldığınız davet yazısında gidemeyeceğiniz bir görüşme tarihi varsa, görüşme tarihini yeniden belirlemek için lütfen mümkün olan en kısa sürede inceleme elemanını arayınız. Yeni görüşme tarihini belirlemek için inceleme elemanı ile görüşmeden önce lütfen takviminizi iyice gözden geçiriniz.


İnceleme ister mükellefin iş yerinde isterse dairede yapılsın; inceleme elemanı, size inceleme konusunu bildirip, işe (incelemeye) başlama tutanağını hazırlayarak sizinle birlikte imzalar ve tutanağın bir örneğini size verir. Böylece vergi incelemesi başlamış olur. İnceleme elemanı, vergi incelemesini gerçekleştirmek için sizden yasal defter ve belgelerin ibrazını yazılı olarak ister. Bu durumda defter ve belgelerin ibrazı için 15 günden az olmamak üzere bir süre verilir. Verilen süre içerisinde defter ve belgeleri mazeretsiz olarak getirme meniz durumunda bunları ibraz etmemiş sayılırsınız ve bu da dönem gelirinizin veya kazancınızın re’sen takdir edilmesini ve bir takım cezai yaptırımları gerektirir.

Haklı bir mazeret göstermeniz durumunda, inceleme elemanınca defter ve belgelerinizi ibraz edebilmeniz için size ek süre verilir. Görüşmeye hazırlanmak için, beyannamenizi, defterlerinizi ve belgelerinizi gözden geçiriniz ve inceleme elemanı ile bir araya gelmeden önce hazırlıklarınızı tamamlayınız. Bu, inceleme için gereken zamanı en aza indirecek ve sonuçların doğruluğunu maksimize edecektir. Eğer inceleme sürecinde hiçbir şekilde görüşmeye katılmazsanız, vergi matrahınız inceleme elemanı tarafından mevcut bilgilere göre belirlenecek ve salınacak ek vergi ve ceza ile birlikte düzenlenen raporun bir örneği size gönderilecektir

Vergi İncelemesinde Mükellefe Düşen Görevler Nelerdir?

Siz veya temsilcileriniz inceleme sürecinde bazı konulara açıklık getirmek üzere inceleme elemanının iş yerine davet edilebilirsiniz. Bu davetlere zamanında katılmanız, istenen konularda inceleme elemanına gereken bilgileri vermeniz önemlidir.

İnceleme sürecinde inceleme elemanlarıyla işbirliği içinde olmanız incelemenin en kısa sürede yapılmasını sağlayacaktır. Ayrıca fiili envanter yapılması durumunda inceleme elemanına yardımcı olmak zorunda olduğunuzu da unutmayınız

İnceleme Elemanı ile Görüşmelerinizde Size Kimler Eşlik Edebilir?

Vergi incelemeleri ile ilgili görüşmelerinize:

- Defter ve kayıtlarınızla ilgili olan yetkili Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirler sizinle birlikte katılabileceği gibi,

- Kendi adınıza yetkili bir temsilci de gönderebilirsiniz.

Bu kişilerin sizi temsil edebilmesi açısından yasal olarak yetkilendirilmiş olmaları gerekmekte olup temsil belgesinin görüşmeler başlamadan önce inceleme elemanına verilmesi gerekir.

Önceki Yıllarda İncelemeye Tabi Tutulmuş Olmanız Yeniden İncelemeye Tabi Tutulmayacağınız Anlamına Gelir mi?

Herhangi bir hesap döneminiz incelemeye tabi tutulup ilave matrah ya da matrah farkı bulunmuş olsun ya da olmasın, zaman aşımı süresi içinde hakkınızda gerçek gelirinizi beyan etmediğiniz yolunda yeni bir takım bilgi ve belgelere ulaşılması durumunda, aynı dönem için yeniden vergi incelemesine tabi tutulabilirsiniz.

Vergi İncelemesi Nasıl Sonuçlanır?

İdarenin amacı, incelemeleri mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmaktır. Ancak inceleme elemanının şüpheli bir unsuru incelemesi gerekebilir ya da ilk görüşmenizden sonra ek belge bulup gözden geçirebilir. İnceleme sürecinde herhangi bir sorunuz olursa ya da incelemenin durumu hakkında bilgi edinmek isterseniz, inceleme elemanını ya da bağlı olduğu grup yöneticisini arayabilirsiniz. İnceleme sürecinde dahili ve harici tüm belgeler incelendikten sonra inceleme elemanı beyanınızın gerçek durumu yansıttığını tespit edebilir ya da hesaplanan vergi tutarında bir artış ya da azalış önerebilir.

İnceleme Sonucunda Fark Bulunmazsa;

İnceleme sonucunda beyanınızın gerçek durumu yansıttığı tespit edilmişse inceleme elemanı Kabul Raporu adı verilen bir rapor düzenler ve bu rapor vergi dairesi dosyanızda saklanır.

İnceleme Sonucunda Fark Bulunursa;

İnceleme sırasında beyan edilmemiş bir matrah unsuru ya da matrah farkı tespit edilmişse durum tutanak veya tutanaklarla tespit edilir. Düzenlenecek tutanaklar inceleme elemanınca size okunur veya okumanız sağlanır, daha sonra birlikte imzalanarak bir örneği size ya da kanuni temsilcinize verilir.

Düzenlenecek rapora dayanılarak re’sen ve/veya ikmalen salınacak vergi ve/veya istenecek cezalar hakkında kaynağında kaçakçılık suçunun bulunduğu durumlar hariç olmak üzere tarhiyat öncesi uzlaşma isteme hakkınız olduğunu unutmayınız. İncelemenin sonunda, tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunup bulunmayacağınız inceleme elemanınca size sorulur. Sorulması unutulmuş olsa bile, son tutanak düzenlenmeden durumu inceleme elemanına hatırlatmayı unutmayınız. Tarhiyat öncesi uzlaşmadan yararlanmak isteyip istemediğiniz inceleme elemanınca tutanağa alınacaktır.

İmzalanan tutanaklar ile elde edilen diğer bilgi ve belgelere istinaden vergi inceleme raporu düzenlenir

İnceleme Tutanağını İmzalamak İstememeniz Halinde Nasıl İşlem Yapılır?

İnceleme sırasında ve gerekli görülen hallerde, vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumları ayrıca tutanaklar ile tespit olunur. Eğer tutanakta yer alan hususlar hakkında herhangi bir itirazınız ya da ilave açıklamalarınız varsa bunlar da tutanağa geçirilir. Tutanağa koymak istediğiniz, tutanağı geçersiz kılacak nitelikteki soyut beyanlarınızın veya şerhlerin ne anlama geldiğinin açıklamasının inceleme elemanınca sizden istenebileceğini unutmayınız

İstikrar kazanan yargı kararları uyarınca, tutanağa sadece defter, kayıt ve belgelerdeki hususların yazılması durumunda herhangi bir itiraz ya da şerh koyma suretiyle imzalamama hakkınız yoktur.

Ancak vergi inceleme tutanağını imzalamaktan çekinmeniz halinde, imzaya davet yazısı gönderilir. Bu davete de cevap vermemeniz halinde defter ve belgeleriniz bağlı olduğunuz vergi dairesine gönderilir ve inceleme bu suretle tamamlanır. Bu şekilde gönderilen defter ve belgeler, tutanağı imzaladığınız anda size iade edilir.

Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Talebinde Bulunmanızın Sonuçları Nelerdir?

Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmanız halinde, tarhiyat öncesi uzlaşma davetiyesi hazırlanarak size ya da yetkili kişilere tebliğ edilir ve bu davetiye ile bir uzlaşma günü ve saati bildirilir. Belirtilen günde uzlaşma komisyonu ile görüşmenizde uzlaşma vaki olursa, durum tutanakla tespit olunur ve tutanağın bir örneği size veya temsilcinize verilir. Bir örneği de rapor ve ekleriyle ilgili vergi dairesine gönderilir. Uzlaşma sonuçları kesin olup vergi ve ceza buna göre tahakkuk ettirilir.

Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Temin Edilememiş veya Sağlanamamış ise Ne Olur?

Belirlenen gün ve saatte sizin veya temsilcinizin tarhiyat öncesi uzlaşma davetine icabet etmemesi ya da tarhiyat öncesi uzlaşma tutanağının tarafınızdan imzalanmaması nedeniyle tarhiyat öncesi uzlaşmanın temin edilememesi durumunda, inceleme elemanınca düzenlenecek vergi inceleme raporuna dayanılarak vergi dairesince vergi tarh edilir ve ceza kesilir.

Sizin veya temsilcinizin belirlenen gün ve saatte tarhiyat öncesi uzlaşma görüşmesine katılmanıza rağmen, bu görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması halinde, tarhiyat öncesi uzlaşma komisyonunun son teklifi tutanağa alınır. Tarhiyat öncesi uzlaşma komisyonunun son teklifini kabul ettiğinizi bağlı olduğunuz vergi dairesine bir ay içerisinde yazılı olarak bildirmeniz halinde, tutanakta belirtilen tutar üzerinden tarhiyat öncesi uzlaşma hakkından yararlanabilirsiniz.
Vergi İncelemesi Sonucunda Uzlaşma Dışında Başka Ne Gibi Seçimlik Haklarınız Vardır?

Vergi inceleme raporu inceleme elemanının bulunduğu birim vasıtasıyla ilgili vergi dairesine gönderilir. Tenkidi gerektiren bir hususun bulunması halinde vergi inceleme raporuna istinaden vergi/ceza ihbarnamesi düzenlenerek size ya da yetkili kişilere tebliğ edilir. Söz konusu ihbarnameyi aldıktan sonra bir takım seçimlik haklarınız mevcuttur.

- Cezada İndirim: 

V.U.K.’nun 376 ncı maddesindeki ceza indiriminden yararlanabilmeniz için; ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen verginin vadesi gelmiş taksitlerinin yanı sıra, indirimden sonra arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını ihbarname lerin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde, teminat göstermeniz halinde üç (3) ay içinde ödeyeceğinizi bildirmeniz gerekmektedir. Söz konusu vergi ve cezaları yukarıda belirtilen sürede ödememeniz ya da yargıya başvurmanız halinde, bu maddeye göre indirim hakkından yararlanamazsınız

- Tarhiyat Sonrası Uzlaşma: 

Tarhiyat sonrası uzlaşma yolunu seçmeniz halinde, ihbarnamenin tebliğ tarihini takip eden günden itibaren 30 gün içinde bağlı bulunduğunuz vergi dairesine müracaat etmeniz gerekmektedir.

- Yargı Yolu: 

Yargı yolunu tercih etmeniz durumunda ihbarnamenin tebliğ tarihini takip eden günden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemesine dava açmanız gerekmektedir




ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL KARARLARININ İPTALİ

Hak arama özgürlüğü Anayasal bir haktır. Nitekim Anayasa’nın 36/1. maddesinde “herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü ile bu hak vurgulanmıştır. Esasen davacı sıfatının usul (yargılama) hukuku açısından da önem arz ettiğini belirtmekte yarar vardır. Nitekim, dava açabilmek için dava ve taraf ehliyetine sahip olmak gerekir (HMK, md. 114/d), dava ve taraf ehliyeti dava şartıdır. Taraf ehliyeti HMK’nın 50. maddesinde, dava ehliyeti ise 51. maddesinde düzenlenmiştir. 

Anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptali davaları kanun veya ana sözleşme hükümlerine ve özellikle de dürüstlük kuralına aykırılık halinde; karar tarihiden itibaren 3 ay içinde açılmaları gereken davalardır (TTK, m. 445). 

Genel kurul kararlarına karşı iptal davası açabilecek kişileri yasa koyucunun sınırladığı görülmektedir. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 446. maddesinde iptal davası açma hakkına sahip olanlar, 

- Pay sahipleri (md. 446/1-a ve 446/1-b), 
- Organ olarak yönetim kurulu (446/1-c)
- Yönetim kurulu üyelerinden her biri (446/1-d) 
- Sermaye Piyasası Kanunu’nun 23/1. maddesinde de halka açık anonim şirketlerin söz konusu olması halinde Sermaye Piyasası Kuruluna da 

iptal davası açma hakkı tanınmıştır. 

Genel kurul kararlarının iptali davasını açabilmek için, öncelikle bir genel kurul kararının mevcut olması ve bu kararın da kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Kötü niyetli olarak açılacak bir iptal davası sonucunda, doğan zarardan davacılar sorumlu olacaktır. 

6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu döneminde anonim şirketlerde organ olarak denetim kurulu vardı ve denetçiler de iptal davası açma hakkında sahip idiler. Ancak, yeni kanunda denetçiler şirketin organı olmaktan çıkartılmış olduğundan dolayı böyle bir davacılık sıfatı da söz konusu olmayacaktır. 


14 Temmuz 2016 Perşembe

BİR KAZANIN İŞ KAZASI OLARAK KABUL EDİLEBİLMESİ İÇİN GEREKLİ OLAN ÖLÇÜTLER

İş kazası gerek öğretide, gerek 506 Sayılı Yasa'da, gerekse 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nda ve Yargıtay kararlarında tanımlanmıştır.

Öğretide iş kazası, işçinin işvereninin hakimiyeti altında bulunduğu bir sırada, onun için ifa ettiği bir işten veya iş dolayısıyla dış bir sebeple aniden meydana gelen bir olay nedeniyle uğradığı zarardır. Doktrindeki bu tanımlamanın önemi iş kazasının aniden meydana gelen bir olay olarak nitelendirilmesidir. Bu yönüyle iş kazası nedeniyle bedensel zarar, meslek hastalığı nedeniyle bedensel zarardan ayrılır. Zira meslek hastalığında aniden ortaya çıkan bir zarar söz konusu olmayıp zararın zaman içerisinde meydana gelmesi söz konusudur. Ani kavramı ise kısa bir zaman dilimini ifade etmekle birlikte hemen meydana gelen bir zarar olarak anlaşılmamalıdır. 

506 sayılı yasada iş kazası; 5510 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 1.10.2008 tarihinden önceki olaylarda 506 Sayılı Yasa uygulanmalıdır. 506 sayılı yasadaki tanımlamaya göre; "iş kazası, yasada açıklanan hal ve durumlarda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence ve ruhça arızaya uğratan olaydır”. Bu yasaya göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için; 1-Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada, 2-İşveren tarafından yürütülen bir iş dolayısıyla, 3-Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda. 4-Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, 5-Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelmesi gerekir. 506 Sayılı Yasaya göre iş kazası sadece bu yasa kapsamında hizmet akdi ile çalışan sigortalılar bakımından söz konusudur. Bir iş yeri 506 sayılı yasa kapsamına alınabilecek nitelikte değilse bu iş yerinde çalışan işçinin maruz kaldığı kaza 506 sayılı yasa kapsamında iş kazası sayılmaz. Burada iş yerinin fiilen tescil edilip edilmediğinin bir önemi yoktur koşul bu nitelikte bir iş yerinin varlığıdır. 

5510 Sayılı Yasa'ya göre iş kazası; Yasa'nın 13. maddesine göre iş kazası "yasada açıklanan hal ve durumlarda meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır." Buna göre 5510 Sayılı Yasa'da 506 Sayılı Yasa'dan farklı olarak yalnızca "arıza"yerine aynı anlama gelen "özür" kelimesi kullanılmıştır. 

5510 sayılı yasada açıklanan hal ve durumlar ise; 1-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, 2-İşveren tarafından yürütülmekte olan bir iş nedeniyle, 3-Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak başka bir yere gönderilmesi nedeniyle,asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, 5-Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, 6-Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelmesi gerekir. Her iki yasada benzer şekilde yer aldığı gibi "sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı bedence veya ruhça özre uğratan her olay" iş kazasıdır. Olayın iş kazası sayılması için kazanın sadece iş yeri koşullarından veya işverenin iş güvenliği önlemlerini almamasından meydana gelmesi gerekmez. Kazanın iş yerinde ve dolayısıyla işçinin işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada meydana gelmesi yeterlidir. İş yeri ile ilgisi bulunmayan 3. kişilerin kasti veya taksirli eylemi, yıldırım düşmesi, deprem gibi doğa olaylarının neden olduğu kaza da iş kazasıdır. 

5510 sayılı yasada ve 4857 sayılı yasada "işyeri" kavramı tanımlanmıştır. 5510 sayılı yasanın 11. maddesine göre "işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen iş yerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitim yerleri, avlu, büro gibi diğer eklentiler ile araçlar iş yerinden sayılır. 4857 sayılı iş kanununun 2. maddesine göre "işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime iş yeri denir”. İşverenin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlarda iş yerinden sayılır. İş yeri, iş yerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür. " tanımına yer verilmiştir. Zararlandırıcı olay iş yeri dışında ise "işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla" meydana gelen kazalarda iş kazası sayılacaktır. Zira iş akdinin bağımlılık unsuru gereği işçi iş yeri dışında bulunsa da iş vereninin hakimiyeti altında sayılır. İşçi işvereni ile iş ilişkisi dolayısıyla iş yeri dışında bulunur ve bu sırada kazalanırsa o anda işçinin görevi olsun olmasın olay iş kazasıdır. 

5510 sayılı yasanın 506 sayılı yasadan farklı olarak iş kazası uygulamasını genişlettiği tek hal ise işçilerin işe gidip gelmeleri sırasında kaza geçirmeleri halidir. 506 sayılı yasa " Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında" meydana gelen kazaları iş kazası saymaktadır. 5510 Sayılı Yasa ise "Sigortalının işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelmesi halini öngörmüştür. Buna göre 5510 Sayılı Yasa'ya göre sigortalı işvereninin sağladığı araçla tek başına işin yapıldığı yere giderken kazalanırsa bu iş kazası sayılacağı gibi işverene ait aracılar da iş yeri sayıldığından işçinin bu araç içerisinde bulunduğu sırada meydana gelen kazalar da iş kazası sayılacaktır. Fakat iş vereninin temin ettiği araç ile izinli olduğu sırada pikniğe veya eğlenmeye giden sigortalının kaza sonucu yaralanması olayında yargıtay içtihatlarına göre işverenin hakimiyeti altında bulunma hali olmadığından olay iş kazası sayılmamaktadır.

MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİNDE İNDİRİM VE İADE

Yürürlükte ki vergi mevzuatımıza göre aracınızın motor silindir hacmi ve yaşına göre belirlenen motorlu taşıtlar vergisi tutarı, kasko sigortası değerinin yüzde 5'ini aşıyorsa, aynı yaş grubundaki bir alt kademeden, daha düşük vergi ödeme hakkınız bulunmaktadır.

Uygulamadan yararlanmak için taşıtın kasko sigortasının yaptırılmış olması da gerekmiyor.

HANGİ TAŞITLARA İNDİRİM VAR?

Kasko bedeli kıyaslaması yoluyla daha az motorlu taşıtlar vergisi ödeme olanağı, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun (I) Sayılı Tarifesinde sayılan;

- Otomobil,
- Cip,
- Kaptıkaçtı,
- Arazi taşıtları,
-ve benzeri taşıtlar için söz konusu.
 
Bunlar dışında kalan araçlar için söz konusu uygulamadan faydalanmak mümkün değildir.

KASKO DEĞERİNE GÖRE MTV HESABI

Kasko değerine göre motorlu taşıtlar vergisi için önce, taşıtın kasko  sigorta değerinin yüzde 5' i hesaplanacak (Kasko değer listesi, her yılın Ocak ayı itibariyle Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği tarafından yayınlanıyor. Bu listeye www.tsrsb.org.tr adresinden ulaşmak da mümkün).

Sonra, taşıtın yaşı ve silindir hacmine göre, 2016 yılı MTV'si ile kıyaslanacak 

Kasko değerinin yüzde 5'i tarifedeki motorlu taşıtlar vergisi tutarından düşük ise aynı yaş grubundaki bir alt kademeden vergi ödenecek.


(I) Sayılı Tarife
Motor Silindir Hacmi  (cm³)
Taşıtların Yaşları İle Ödenecek Yıllık Vergi Tutarı (TL)
1 - 3 yaş
4 - 6 yaş
7 - 11 yaş
12 - 15 yaş
16 ve
    yukarı yaş
 1-Otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri
 1300 cm³ ve aşağısı
623,00
434,00
243,00
184,00
66,00
 1301 - 1600 cm³ e kadar
997,00
748,00
434,00
307,00
118,00
 1601 - 1800 cm³ e kadar
1.760,00
1.376,00
810,00
495,00
192,00
 1801 - 2000 cm³ e kadar
2.772,00
2.136,00
1.255,00
748,00
295,00
 2001 - 2500 cm³ e kadar
4.158,00
3.019,00
1.886,00
1.127,00
446,00
 2501 - 3000 cm³ e kadar
5.797,00
5.043,00
3.151,00
1.696,00
623,00
 3001 - 3500 cm³ e kadar
8.828,00
7.943,00
4.785,00
2.389,00
877,00
 3501 - 4000 cm³ e kadar
13.880,00
11.985,00
7.059,00
3.151,00
1.255,00
 4001 cm³ ve yukarısı
22.716,00
17.035,00
10.089,00
4.535,00
1.760,00


ÖRNEK

Motor silindir hacmi 3.001-3.500 arasında olan 8 yaşında bir taşıtın kasko sigortasına esas olan değerinin 90 bin TL olması halinde, 2016 yılında ödenmesi gereken motorlu taşıtlar vergisi şöyle hesaplanacak.

- Taşıtın kasko değeri 90 bin TL. Yüzde 5'i (90.000x%5=) 4.500 TL.
- Taşıtın tarifeye göre 2016 yılı MTV tutarı 4.785 TL.
- Aynı yaştaki bir alt kademe için MTV tutarı 3.151 TL.

Örnekteki taşıtın kasko değerinin yüzde 5'i (4.500 TL), taşıtın 2016 yılı MTV tutarından (4.785 TL) düşük olduğundan, ödenecek olan MTV tutarı, aynı yaş grubunun bir alt kademesi için belirlenen 3.151 TL olacak.

Kasko değerinin yüzde 5'inin, bir alt kademedeki MTV'den de düşük olması halinde, ikinci alt kademeye inilmeyecek.

BAŞVURU GEREKİYOR

2016 yılında indirimli MTV tarifesinden yararlanabilmek için taşıtları "Motorlu Kara Taşıtları Kasko Değer Listesi"nde yer alanların yetkili sigorta acentelerine müracaat etmeden, düzenleyecekleri "bildirim formu" ile vergi dairesine başvuruda bulunmaları gerekiyor (Bkz. 40 No.lu MTV Tebliği). Başvuruda bulunmayanlar, bu avantajdan yararlanamıyorlar.

GEÇMİŞ YIL MTV'LERİNİ GERİ ALABİLİRSİNİZ

Otomobil, cip, kaptıkaçtı, arazi taşıtı ve benzeri taşıt sahipleri 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında, kasko sigorta değerinin yüzde 5'inden fazla MTV ödemişlerse, "düzeltme dilekçesi" vermek ve araçlarının "kasko sigorta değeri bildirim formunu" da eklemek suretiyle, fazla ödedikleri vergileri de iade olarak geri alabilirler. Zamanaşımı süresi 5 yıl olduğu için, 2011-2015 yıllarında, fazla ödenen vergileri geri isteme bakımından, süre geçmesi diye bir durum da söz konusu değil




13 Temmuz 2016 Çarşamba

ŞİRKETLERİN AYNI KİŞİYE SÜREKLİ OLARAK GİDER PUSULASI DÜZENLENMESİ SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMA ALGISI YARATABİLİR

Çalışma hayatında sıkça karşılaşılan problemlerden biriside işveren ile işçi arasında kurulan ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri dikkate alınmadan gerçekleştirilmesi ve buna bağlı olarak ödemelerin (ücret) gider makbuzu ile yapılmasıdır.

İş sözleşmesine tabi olması gerekirken çalışanlarla işçi işveren ilişkisi kurulmadan çalışanlara gider makbuzu ile yapılan ödemeler beraberinde işvereni bir takım risklerle karşı karşıya bırakacaktır.  

İş İlişkisi; İş Sözleşmesi Unsurları ve Sigortalılık Başlangıcı 4857 sayılı İş Kanun hükümleri çerçevesinde işçi ile işveren arasında kurulan ilişki iş ilişkisi olarak tanımlanmakta olup yazılı olarak yapılan iş sözleşmesi ise, bir tarafın ( işçi ) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın ( işveren ) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. 

İş Hukuku mevzuatında iş sözleşmesinin unsurları şu şekilde ifade edilebilir; 

• Yapılacak bir işin olması, 
• Yapılan bu iş karşılığında işi yapana (işçi) maddi bir bedel (ücret) ödenmesi, 
• İşin yapanın işverenin emir ve talimatına uyma (bağımlılık) zorunluluğunun bulunmasıdır. 

İş Kanunu yanında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Sigortalı Bildirimi ve Tescili başlıklı 8. maddesinde işverenlerin, 4 (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişileri, sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirmekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Belirtilen yükümlülüğü yerine getirmeyen ilgililer hakkında, 102. madde hükümlerine göre idarî para cezası uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 

Gider Pusulası; Vergi Usul Kanunu 234. maddesi gereği gider pusulası; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia içinde tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde bir belgedir. 

İş İlişkisi Kurulan Kişiye Gider Pusulası ile Ödeme Yapılmasının Riskleri; Yukarıda yapılan tanımlar çerçevesinde özünde iş ilişki olan ancak işveren tarafından İş Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine göre kurulan ilişkinin iş ilişkisi olduğu dikkate alınmadan, yaptırılan iş karşılığı ödedikleri ücretleri gider pusulası ile ödemeleri bazı olumsuz sonuçları ortaya çıkarmaktadır şöyle ki; gider pusulası ile çalıştırılan kişi ile işveren arasında olası mahkeme durumlarında veya Sosyal Güvenlik Kurumu denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerde ya da diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarının kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerde 4857 ve 5510 sayılı Kanunlarda işçi/sigortalılara ilişkin hükümlere uyulmadığının tespiti durumunda uygulanacak başlıca cezai yaptırımlar iş verenin karşı karşıya kalabileceği risklerdir. 

5510 sayılı Kanun yönünden gider pusulası ile çalışan işçinin sigortalı olması kanaatine varılması durumda; Sigortalı işe giriş bildirgesinin verilmediğinin mahkeme kararından, denetimle görevli yetkililerinin tespitlerinden, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden anlaşılması halinde bildirgeyi vermekle yükümlü olanlar hakkında her bir sigortasız çalıştırılan kişi için için asgari ücretin iki katı tutarında idari para cezası uygulanır. 

Bunun yanında hizmetleri ve kazançları Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık prim ve hizmet belgesi ile bildirilmediği veya eksik bildirildiği anlaşılan sigortalılara ilişkin belgenin asıl veya ek nitelikte olup olmadığı, işverence düzenlenip düzenlenmediği dikkate alınmaksızın, aylık asgari ücretin iki katı tutarında idari para cezası uygulanır. 

Tabi ki gider pusulasında belirtilen bedel ücret olarak dikkate alınacağından bu ücret üzerinden de hesaplanacak olan sigorta primi ve gecikme zammı ise ayrıca uygulamaya konu edilecektir. 

Diğer taraftan, işveren için bu olumsuz durumun tespiti halinde önemli bir maliyet avantajı sağlayan ve uygulamada yüzde beş puanlık indirim olarak bilenen teşvik ile Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlanan diğer tüm teşviklerden; işverenin bir yıl boyunca yararlanamayacağı ayrı bir risk unsuru olarak işverenin karşısına çıkmaktadır. 


11 Temmuz 2016 Pazartesi

SİLİNDİRİ BULUNMAYAN ELEKTRİKLİ ARAÇLARDAN MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ ALINAMAZ

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde;

"Motorlu taşıt: Karada, havada insan, hayvan ve eşya taşımaya yarayan ve makine kuvvetiyle hareket eden taşıtlardır. Motosiklet: İki veya üç tekerlekli sepetli veya sepetsiz motorlu araçlardır. Bunlardan karoserisi yük taşıyabilecek şekilde sandıklı veya özel biçimde yapılmış olan ve yolcu taşımalarında kullanılmayan üç tekerlekli motosikletlere yük motosikleti (triportör) denir."

hükmü bulunmaktadır.

Diğer taraftan, anılan Kanunun 5 inci maddesinde yer alan (I) sayılı tarifeye göre motor silindir hacimleri 100 cm³ ve yukarısında olan motosikletler motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulmaktadırlar.

Söz konusu taşıtların motor silindir hacimlerinin tespitine ilişkin olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan 3/6/2008 tarihli ve 3104 sayılı yazıda, elektrikli motosikletlerin silindirlerinin bulunmadığı, güç kaynaklarının akü (batarya) olduğu belirtilmiştir.

Bu itibarla, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununda elektrik motorlu motosikletlerle ilgili bir tarife bulunmadığından, elektrik motorlu motosikletlerin motorlu taşıtlar vergisine tabi olması mümkün bulunmamaktadır.